İklim felaketi gerçek.
Bu yılın başlarında Avustralya yanıyordu, şimdi de Kaliforniya ve Sibirya yanıyor. Grönland buz
örtüsü erirken Kuzey Kutbu’nun yakında buzdan arınmış bir yer olma ihtimali var. Antarktika’daki Thwaites buzulu eriyor
ve sadece bu erime deniz seviyelerinde 65 santimetrelik bir yükselme tehdidi oluşturuyor. Dünya Vahşi Yaşam Fonu (WWF),
son 40 yılda hayvan popülasyonlarında %68’lik bir düşüş olduğunu bildiriyor. Sudan sular altında. Tüm dünyada, iklim
değişikliği çoktandır gıda üretimini tehdit ediyor, insan hayatı artan sıcaklıklar ve aşırı hava olaylarının tehdidi
altında.
Küresel ısıtmayı, kendisi de tehlikeli bir seviye olan 1,5 °C’de tutmak için küresel karbondioksit
emisyonlarını en geç 2030’a kadar yarıya ve 2050’ye kadar ise sıfıra indirmemiz gerekiyor. Küresel ısıtmayı 2 °C’de
tutmak için bile bilinen fosil yakıt rezervlerinin en fazla %16’sını kullanmayı öngören planlar yapmalıyız. Yani, yeni
rezervlerin kullanıma sokulması derhal durdurulmalıdır.
Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki halkların çıkarları ortaktır. Bu petrol ve gaz rezervleri için birbirimizle savaşmamıza gerek yok. Bölge için sürdürülebilir bir enerji
politikası oluşturmak ve iktidarların her halükârda yeraltında bırakılması gereken kaynaklar üzerinden birbirleriyle
savaşmalarını engellemek için halklar olarak bizler birlikte hareket etmeliyiz.
Hükümetlerin Birleşmiş Milletler çatısı altındaki “iklim zirvelerine” katılması ve emisyon azaltma sözü vermesi, ardından yer kabuğunun altından daha fazla
fosil yakıt çıkarmak için birbirleriyle yarışa girmeleri apaçık bir ikiyüzlülüktür.
Türkiye devleti hükümeti, Karadeniz’in Türkiye kontrolündeki bölümünde bir doğal gaz keşfi yaparak bunu bir “müjde” olarak duyurdu. Akdeniz’de,
tüm kıyı devletleri ve bazı büyük güçler, deniz altındaki fosil yakıt rezervleri üzerinden birbirlerine savaş tehdidinde
bulunuyorlar.
Tehlike saçan bu çekişmeler, ülkelerimizdeki tüm halkların güvenliğini tehdit etmektedir. Toplumsal
ihtiyaca göre değil, kâra göre belirlenen enerji politikaları hem halklar açısından enerjinin pahalanmasına hem de
karabasan gibi büyüyen bir iklim felaketine neden oluyor. Fosil yakıt alımlarındaki “tüket ya da öde” sözleşmeleri,
ödemesi yapılmış fosil yakıtların bile tamamen tüketilmediği anlamına geliyor. Yani, daha fazla fosil yakıt keşfi için
rasyonel bir gerekçe bulunmamaktadır.
Enerjiyi kâr vurguncularının elinden alıp bölge halklarının ortak demokratik kontrolüne sunmalıyız. Demokratik kontrol altındaki enerjinin üretimi ve tüketiminin yerelleştirilmesini sağlamalıyız.
Enerji projeleri için yerel ve bölgesel çevrenin tahrip edilmesini durdurmalıyız. Enerjinin dağıtımında kâra değil,
toplumsal ihtiyaçlara göre dağıtımla enerji adaletini sağlamalıyız. Enerji üretimini ve dağıtımını yeniden kamu
mülkiyetine alarak enerjideki özel mülkiyete dayalı fırsatçılığı sona erdirmeliyiz.
Yeni fosil yakıt araştırmalarına ve yeni rezervlerin açılmasına HAYIR!'
Ülkelerimiz arasındaki çatışmaya HAYIR!
İklim adaletine ve barışa EVET!
NOT: Kampanyaya kurumsal katılım için lütfen İletişim sayfasından bize
ulaşın